Tarımsal üretim ve sanayinin en önemli merkezlerinden biri olan Adana’mıza Seyhan ve Ceyhan Nehirleri can vermektedir. Çukurova; tarih boyunca bereketin simgesi olmuş, toprağın yılda yer yer üç kez hasada durduğu, dör bir yanından zenginlik fışkıran, ekolojik koşulların elverişliliği sayesinde geniş bir ürün yelpazesine sahip çok zengin bir coğrafyadır. Hızla artan dünya nüfusu, küresel ısınma tehdidi, tarım alanlarının azalması, çevre ve doğal kaynakların tahribatı gibi etkenler, tarım sektörünün tüm dünyadaki önemini daha da arttırmıştır. Bu nedenle Dünya’nın en önemli üretim sahalarından biri olan Çukurova ve Adana, sahip olduğu binlerce yıllık geçmiş, tarımsal tecrübe ve verimli topraklarıyla dün olduğu gibi bugün de gıda güvenliği ve güvencesi açısından stratejik bir öneme sahiptir. Adana’mız sahip olduğu 500.000 hektardan fazla tarım arazisinde gerçekleştirilen tarımsal faaliyetlerle Türkiye’deki soyanın %56,7’sini, yer fıstığının %49,7’sini, narenciyenin %35,4’ünü, Trabzon hurmasının %29,8’ini, karpuzun %18’ini, göbekli marulun %26,1’ini ve iç mekan süs bitkilerinin %36,1’ini üretmiş ve bu ürünlerin üretiminde 1.sırada yer alarak Türkiye tarımının başkenti olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Ancak şunu unutmamalıyız ki ülke ekonomisine sağladığımız bu katkının sürdürülebilir olması, hiç kuşkusuz doğrularımızı çoğaltmaktan, eksiklerimizi gidermekten ve yanlışlarımızı düzeltmekten geçiyor. Bununla birlikte artık tarımda makineleşmenin de ötesinde, dijital tasarımı, biyoteknolojiyi gündemimize almamız, bunları tarımsal faaliyetlerimize dahil etmemiz, yeni teknolojiyle desteklenen akıllı tarım uygulamalarının tümü olan, “Tarım 4.0” adıyla anılan sisteme ayak uydurmamız ve bu bağlamda mühendisinden çiftçisine varıncaya kadar sektördeki insan kaynağımızı mutlaka dijital tarım çağını okuyan ve özümseyen bireylere dönüştürmemiz gerekmektedir.
Adana, tarım konusunda her zaman öncü ve yol açıcı bir karaktere sahip olmuştur.